11 Aralık 2013 Çarşamba

ONBİRONİKİONÜÇ



Yılın son günleri 

en sevdiğimden 

Birde karlı

Okul tatil

Biz işte kızlar evde 

Mahmut'tan sıcak bol tarçınlı bir salep istedim.

Aklımda yapılacak işler listesi

Önümde yazılan postaya verilecek yılbaşı kartları

Telefonda sinirleri tavan yapmış, hattını kapatmak için
 avea"la cebelleşen canım eşim

Ey hayat ne güzelsin sen...

5 Aralık 2013 Perşembe

KIRMIZI ARALIK

Bir aralık itibariyle evimiz hem kırmızı hem ışıltılı.Ağacımızı süsümüzü püsümüzü herbişeyi ortalığa çıkardık.İpek kızın arkadaşları biraz erken hazırlanmışsınız dedilersede akşama baktık birçoğunun penceresinde ışıklar yanıp sönmeye başlamış.Site yönetimi bile bahçeyi şimdiden ışıklandırdıysa demekki doğru yoldayız dedik.Hem ne olacakki Aralık ayımız da böyle ışıltılı olsun canım.

















18 Kasım 2013 Pazartesi

YILDÖNÜMÜ


17 yıl önce çıktık biz bu yola . Birlikte yaş alıp, birbirimizi büyüttük.
Tek tek öğrendik yaşama dair ne varsa.Kimi zaman hüznü kimi zaman acıyı paylaştık.Kimi zaman güzelliklerle mutlulukla sevdayla birbirimizi sarmaladık.


Şimdilerde iki güzel eşlikçiyle yol bizi nereye götürüyorsa oraya gitmeyip, yol olmayan yerden gidip iz bırakmak gayretindeyiz... 




15 Kasım 2013 Cuma

İÇİMDEKİ UÇURTMANIN İPİNİ ÇEKERCESİNE

Üşüyen bir yavrunun başını okşamak, boynuna sıcacık sarılmak, elinden şefkatle tutabilmek için.Hani çorbada tuzumuz olsun diyenlere http://atalet.blogspot.com/

Umutla yolculuk etmek gidilecek yere varmaktan çok daha zevklidir...


3 Kasım 2013 Pazar

BİRİSİ BENİ DURDURSUN

Bayramdı geziydi derken rutinimize döndük dedim ama bu ara  günler pek bir dolu geçmekte.Nerdeyse her akşam bir etkinlik var.
 Varda bu yoğunluğun içinde benimde hem örgü öresim hem kitap okuyasım hem puzzle yapasım var
buda yetmezmiş gibi  haftanın konseptini evde düzen ve tertip olarak ilan edip tüm dolapları elden geçirince kendi kendime yahu ne oluyor az dur daha dedim. Dedim ama gel gör ki uygulayamadım.Bir taraftan ütü yaptım bir yandan yemek pişirdim arada dinlenmek için salona geldiğimde iki puzzle parçası koydum sonra tekrar işlere koyuldum arada gelip iki sıra örgü ördüm.Bu durum daha ne kadara kadar sürer bilmiyorum ama şimdilik durum budur.  
 
 

31 Ekim 2013 Perşembe

BAYRAM


Ardı ardına gelen bayramlarımızı coşkuyla kutlayıp kendini pazartesi sanan çarşambayla rutinimize geri döndük.
Şöyle bir durumu özetleyecek olursam: 
Uzun bayram tatilini fırsat bilip ailece otobüsle Yunanistan turuna katıldık.Kızlar ara ara yolculuktan sıkılsa da genel anlamda problem yaşamadan gezimizi nihayete erdirdik.

Aslında zorunlu olmadıkça bayramlarda yola çıkmazdık ama bu seferlik de böyle olsun nasıl olsa hep birlikteyiz diyerek düştük yollara. Korktuğumuz gibi olmamakla birlikte 1,5 saatlik bir gecikmeyle Boğaziçi köprüsünü geçmiş olduk.Tüm yolcular alınıp İstanbul'dan çıktıktan sonra herkes derin bir oh çekti.











Her ne kadar bayramlarda yola çıkılmayacağını biliyor alsak da turla seyahate çıkılmayacağını da öğrenmiş olduk. Zira aynı tur firmasıyla daha önceki yurtdışı gezilerimizde pek bir mutlu mesut olmuşduk.Ama bu sefer şansımız yaver gitmedi.Talep fazla olunca tura üç otobüs daha ilave edilmiş ama eldeki rehber sayısı yetersiz kalınca sevgili tur yetkilileri kimi bulduysa boynuna kocaman bir levha asıp rehber diye bizlere kakalamış.Gezip gördüğümüz yerler hakkında yeterli bilgi alamadan öylece dolaşıp durduk.Düşünün rehberimizin Selanik hakkında verdiği tek bilgi şu cümle oldu    " Atatürk 'ün kargaları kovaladığı tarla buradadır."  sanırım başkada bir şey söylemeye gerek yoktur.


Allahtan Atina gezisinde daha önce bir süre Türkiye'de yaşamış olan Bayan Penolepe ve Bay Vasilis tura eşlik edince moraller düzelmiş oldu.

Rehber dışında herşey oldukça keyifliydi.Tura katılanların çoğunluğu gençlerden oluşunca enerjimiz epey bir yüksekti.Öyleki rehberin yetersiz oluşu bile gölgede kalmış oldu.

Atatürk'ün evi, Kordonu, Beyaz Kulesiyle Selanik, başı her dem dumanlı olan tanrıların dağı olimposu, Akropolü, Plakasıyla Atina, gökyüzüne yakın manastırlarıyla Meteora,Corint Kanalıyla Pire Limanıyla,Kavalasıyla karış karış gezdik gördük eğlendik.... 






29 Ekim 2013 Salı

YAŞASIN CUMHURİYET

 
 
 

8 Ekim 2013 Salı

TURŞU-MURŞU


Kış erken bastırdı bu yıl.Şehrimizin dağına da kar yağdı. Derken hoop diye kış moduna geçmiş olduk. E biz kış insanıyız severiz soğuk havaları.Günlerimiz rutininde devam ederken son kış hazırlığı olarak turşularımı da kurdum.Bu sene karışık ve kornişon olarak çeşitlendirdim.Gidip gelip kavonozlara bakıyorum.Kendim yetmiyor ev halkına gelene gidene ayrı ayrı gösteriyorum.Görüntü güzel oldu umarım tadları da aynı olur.

Ekim ayı ile bu yılın tiyatro sezonunu da açtık.İlk oyunumuz Bursa Devlet Tiyatrosunun "Tohum ve Toprak" adlı oyunu oldu.Biraz ağır ilerleyen oyunu dekor ve kostüm hatrına izledik.Sanırım bu yıl Nilüfer Belediyesinin Kültür ve Sanat etkinlikleri bize yeterli olacak.









29 Eylül 2013 Pazar

EYLÜL

Sonbaharın ilk ayı yeni başlangıçların,tatlı hüzünlerin,sararan yaprakların ayı Eylü geldi de geçti bile. Serinliğini naif güneşini bizden eksik etmedi.

Okulların açılması ile  birlikte günlük hayatımız rutinine kavuşmuş oldu. Yaz günleri boyunca yan gelip yatan kızlar ilk başlarda biraz zorlansa da şimdi duruma alışmış gibi görünüyorlar.

Eylül ayının olmazsa olmazı kış hazırlıkları bizim evde de yapıldı ama  bu sene sadece kavanozda domates ve diğer türevlerine yer verildi. Birde kornişon turşusu yapıcam ama henüz turşuluklar bizim pazarda görünmedi.

Eylülün son haftası iki günlüğüne eğitim için Ankara'daydım.  Beş yıl yaşadığımız ama pek de sevemediğim bu şehri yine sevmedim.
Eylül ayının kitapları "Kitap Hırsızı" ve "Peri Gazozu" oldu. İkisi de birbirinden güzeldi. Hüznüyle Eylül ayına çok yakıştılar. 














12 Eylül 2013 Perşembe

TATİL GÜNCESİ KISIM 3


Yol uzun olunca bir gecelik dinlenme hepimize iyi geldi.Sabah kahvaltının ardından Kayseri Sivas yolu üzerinden Erzincan'a vardık.Annem ve babamla en son yirmi yıl önce gitmiş olduğum köyümün tarihi ve turistik yerlerini gezdik:)
Ağustos sıcağında serin yer yer soğuk havada dört günlük bir mola verdik.Daha önce gitmediğim yerleri şimdi yanımda eşim ve kızlarımla görmüş oldum.Geceleri gökyüzünde bu kadar yıldız olduğunu şaşkınlık ve hayranlıkla izledik.Sabahın beşbuçuğunda güneşin doğuşunu mutlulukla bekledik.Güzeldi  güzelll...




3 Eylül 2013 Salı

TATİL GÜNCESİ KISIM 2

Dilek ve temennilerimizi engin hoşgörü makamına iletip yolumuza devam ettik.Büyülü coğrafyadaki duraklarımızdan Avanos'a varmadan  yol üzerinde bulunan Özkonak yeraltı şehrini gezdik.İlginç bir deneyimdi  ama  allahtan tek katı dolaşılabiliyormuş buda bize yetti.
Avanosa  ve Zelve'ye geldiğimizde güneş batmak üzereydi.Kızlar bu saatten sonra mırın kırın etmeye başladılarsa gördüğümüz her tabelaya bakarak karış karış dolaştık.
Günün sonunda Kayseri'de konaklayacağımız otele ulaştık.Sabah Ankara'da kahvaltı yaparken kızlara iyice karnınızı doyurun özellikle yumurtada yiyin gün boyu sizi tok tutar ve enerji verir ayrıca yolda belki istediğimiz gibi yerler bulamayabiliriz dediysek de kendimiz söyleyip kendimiz dinledik.Onlar bildiğini okudu. 
Gün boyu gezip ayaküstü birşeyler atıştırarak iştahımızı Kayseri'de yiyeceğimiz mantıya sakladık.Sakladık ama bayramın birinci günü olduğu için hemen hemen her yer kapalıydı. Aç bilaç Kayseri caddelerinde dolaşıp otelimiz karşısında bulunan Sultan Kebapta birer az çorba içme girişiminde bulunduk.Lakin ne ortam nede çorba bize hitap etmeyince arabada kalan kraker ve meyvelerimizi alıp otele döndük.Odada kalan nevaleleri tırtıklayıp sabah ettiğimiz nasihatleri hatırlatınca açlıktan burnundan soluyan kızlar nerdeyse bizi yiyeceklerdi.
Günün sonunda en çok hatırlanacak cümle ise  
" sabahki  yumurtayı yeseydin iyiydi"





29 Ağustos 2013 Perşembe

TATİL GÜNCESİ KISIM 1


Bayram tatili ve akabinde alınan iki haftalık yıllık izin ile birlikte 2013 yılının yaz tatiline başlamış olduk. İlk durağımız "İncinsende incitme" diyen bir kolunda kurt bir kolunda kuzuyla hoşgörüsüne hayran kaldığımız Hacı Bektaşi Veli Dergahı oldu. Huzur veren avlusunda, güller açan bahçesinde  
usul usul dolaştık.
Balım Sultan türbesinin önündeki yaşlı dut ağacının altında dilek dileyip avucuna dut düşmesini bekleyenleri gören İpek bu ritüelden geri kalmak istemedi lakin zaman biraz dar olunca delik taştan geçersen tüm dileklerin zaten kabul oluyormuş diyerek olayı çözdük.
Gezimizin bu etabını tamamlayıp Avanos-Zelve-Kayseri etabına doğru yola koyulduk...





18 Temmuz 2013 Perşembe

TEMMUZDAN


Tatlı serin bir temmuz sabahı, akşam erkenden yatan ama sabahta erkenden uyanan eşin elinden yapılan güzel bir  kahvaltı ama kahvaltı bahane lakin paylaşılan sabahın seherinde iki lafın belini kırmak şahaneydi.

İpek kızın aşı hikayesi nihayet buldu. Kedilerde sağlıklı olunca bu hikayede tatlıya bağlanmış oldu çok şükür.

İki haftadır evimiz epeyce bir  şenlikliydi.Tayin dönemi olduğu için Temmuz ayları genelde böyle oluyor.İyi olan yanı ise gelen iki aile de daha önce tanışıp bildiğimiz insanlar.Hal böyle olunca taşınıp yerleşene kadar bizim evde yenildi içildi yatıldı kalkıldı.Anlaşılacağı üzere bu  bünye epeyce bir yoruldu ama hiç üstüne alınmadı.

Bu kadar ekşın içinde işe gidip gelirken ve öğlen aralarında epeyce de kitap  okukdum.Serenad,Kardeşimin Hikayesi,Hasret,Kukla Ustası elimden bir çırpıda geçti gitti.Şimdi Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü ile haşır neşirim.

Bayrama kadar buralardayız.Bu sene Bayram tatilini aile büyüklerimizle geçirmek için uzun bir yolculuk bizi bekliyor.Yol uzun olunca güzergah üzerinde gezip görmediğimiz yerler için bir plan hazırlamaktayım.Şimdiki işim bu yani.

28 Haziran 2013 Cuma

HİÇ ACIMADI Kİ

Tencere tava hep aynı hava demek isterdim ama maalesef bu aralar ne havalar aynı nede tencereler.Gündem malum, azıcık umutlanırken sonrasında yine karamsarlığa düşmece.

Kızların yaz tatili başladı başlamasına fakat İpek kızımızın yavru kedi tarafından tırmalanışı ile birlikte gündemimiz kuduz aşısı vakası olarak hoop değişti.Aşı yaptırsak mı? yaptırmasak mı? öyle mi böyle mi derken  karı koca kafamız karmakarışık oldu.Sonunda yaptırmaya karar verdik.Dün itibariyle ikinci doz aşısını oldu. Kediyi de koruma altına alıp takip ediyoruz herhangi bir sıkıntı olmazsa üç doz aşı yeterli olacakmış.

Bu arada o kadar tembih etmemize  rağmen sokak hayvanlarını ellediği için yediği fırçanın yanında aşının esamesi okunmadı tabii.
Ama bizim İpek kızın olayla ilgili son cümlesi aynen şudur:

"Arkadaşlarım elleyince benim de canım çekti hem zaten aşıda hiç acımadı ki..." 

1 Haziran 2013 Cumartesi

24 Mayıs 2013 Cuma

"GÜL VEREN ELDE GÜL KOKUSU KALIR"

Birden bastıran sıcağı,birbirinin benzeri günlerin rehavetini dost bildiklerimizle dağıttık.Hanemiz şenlendi bereketimiz arttı.Sohbetlerde kahkahalarda arada hüzünlerde kaybolup gittik.Tekirdağ ilin bize kazandırdığı ailemizden farksız kıymet verdiklerimizle geçirdik haftasonumuzu.
Şehrimizin tarihi ve turistik yerlerini gezdik.Suuçtu şelalesi ilk durağımızdı.Mustafakemalpaşa ilçesine yaklaşık 20 km uzaklıkta yemyeşil ormanlık bir alanda çağıl çağıl akan bir doğa harikası.Nisan ve Mayıs ayları en coşkun akan zamanlarıymış. Kuş seslerinin su sesine karıştığı, yeşille sarmaş dolaş olduğu  Şelale harika ama çevresi için  aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.Yurdum insanı burayıda mangal ve ızgara dumanına boğup çerini çöpünü bırakıp gitmiş.Girişte para almayı bilen sayın yetkililer başkaca birşeyle ilgilenmemişler. 
Dönüş yolumuzun üzerinde bulunan Gölyazı'da  çay molası verdikten sonra yönümüzü şehir merkezine çevirdik..Ertesi gün Mudanya ve Trilye gezisinden sonra yolcularımızı yola revan eyledik.



8 Mayıs 2013 Çarşamba

MAYIS SIKINTISI


Mayıs ayı geldi çattı diycem ama nerdeyse yarılandı bile.Hayat hızıyla akıp giderken kızlar okula bizde işe gidip geliyoruz.Günler birbirinden çok farklı değil ama biliyorum ki bu rutin bile bize verilmiş bir şans.

Balkon sezonu başladı saksılarım çiçeklendi.Gidip gelip seviyorum sabah önce onlara bakıp sulayıp öyle çıkıyorum evden.














Hıdrelez geldi geçti.Bu sene ne gül ağacı altında
eşelendik ne de dilek diledik.Neyse Hızır ve İlyas'dan alacağımız olsun.

Ah şu zalim yetkililer kanun değiştirdiniz de ne oldu diycem olmayacak zira olan bana oldu. Bu ay itibari ile emekli olacakken dokuz sene daha çalışması lazım gelen yine ben oldum.Ama emekli olsan ne olacak dersen onu galiba bende bilmiyorum...





30 Nisan 2013 Salı

BİZİM ÜLKEMİZ CENNET (II)

Damağımızda meyveli şarap tadı gözümüzde yeşilin binbir tonu erguvanın pembesi,kulağımızda kuş cıvıltısıyla köyü dolaştık.
St.John Kilisesinde yurdum insanının isimlerini, aşklarını ,tutuğu takımı ölümsüzleştirme merakını bir kez daha görme şerefine nail olup güzel manzaralı bahçesinde kısa bir mola verdik.
Köyün taş konakları restore edilerek butik otellere dönüştürülmüş.Bunlardan en çok Güllü Konağı beğendik.Bahçesinde soluklanıp güzel çaylarından içtikten sonra Köyün hemen çıkışında dar ve toprak bir yoldan Nesin Matematik Köyüne geçtik.Burası iki haftalık devreler halinde öğrencilere ders veren aynı zamanda her türlü temizlik yemek ve bulaşık işlerini de bizim atarlı ergenlere yaptıran,televizyon cep telefonu dahil iletişim araçları kabul etmeyen bir eğitim köyü.Kayıtlar Şubat ayında bittiğinden bu yıl için şansımızı kaybettik ama gelecek yıl bizim ergeni ikna edersek kendisi  burada olacak.
Şirince rotasını böylelikle tamamlayarak yönümüzü son durağımız olan Bülbül Dağı üzerindeki Meryemana Evine doğru çevirmiş olduk.Burayı da gezip kendi lisanımızca duamızı edip dilek mumlarımızı yaktıktan sonra günün programını noktalamış olduk.

Günün programı biraz yorucuydu ama yapılacak birşey yok az zamanda çok yer görmek istiyorsan katlancan napacan:)

Geldik  gezimizin sonuna  rotamız Dilek Yarımadası Milli Parkı-Zeus Mağarası-Priene Antik Kenti-Doğanbey Köyü-Karina Gölü

Davutlar Güzelçamlı üzerinden Milli Parka giriş yaptık.Önce koyları gezdik belli bir noktadan sonra askeri bölge olduğu için geri dönüyorsunuz dönüşte parkın girişinde bulunan Zeus Mağarasını gezip bu etabı tamamladık.Daha sonra geçen yıl aynı tarihlerde birlikte Kaz Dağları gezisi yaptığımız dostları Söke yolunda grubumuza dahil ederek biraz daha çoğaldık.Seneye de aynı tarihlerde birlikte olmanın şart olmasından dem vurup kah geçen yıldan kah bu zamandan sohbetle Antik Yunan şehri Priene'ye vardık.Burada yaklaşık bir saatlik bir zaman geçirdikten sonra yine eski bir Rum Köyü olan Doğanbey Köyüne vardık.Buranan Şirince'den daha güzel olduğu konusunda hepimiz hemfikir olduk.Huzur ve sakinlik arıyorsanız işte burası diyorum.
Köyün hemen girişinde Büyük Menderes Deltası ve Milli Park hakkında merak ettiğiniz her detayı öğrenebileceğiniz bir tanıtım merkezi bulunmakta.
Geldik ilkyaz gezimizin son durağı Karina Gölüne .Bu göl dünyanın en güzel lagün göllerinden biriymiş.Büyük Menderes'in denizle buluştuğu geniş ağızda yarı tatlı yarı tuzlu suyu ile  Tepeli Pelikanların kuluçka alanı olan bu gölün eşsiz manzarasıyla ruhumuzu dinlendirip günü noktaladık.
Zaman ne gösterir bilinmez ama biz yine para yerine anı biriktirmeyi tercih ettik...





29 Nisan 2013 Pazartesi

BİZİM ÜLKEMİZ CENNET(I)

Bu yılın 23 Nisanını Kuşadası-Şirince- Efes-Dilek Yarımadası Milli Parkı gezisiyle taçlandırdık.
Kışın yorgunluğunu kısa ama dolu dolu geçirilen dört günle atıp tükenen enerjimizi geri kazanıp işimize gücümüze geri döndük.Doğa baharın binbir rengine boyanmışken erdiğimiz bahara nefes aldığımız güne şükürler ettik.
Eşimin üniversiteden ev arkadaşıyla eşi ve oğluda bize eşlik etmek isteyince gezimizi iki aile olarak planladım. Gezinin tüm organizasyonu a' dan z' ye bendenize aitti.Kolay değil tam bir haftadan fazla bu iş üstünde çalıştım.

Kızların okul ve ders işleri ayarlandı.İzinler alındı.Ardından gidilecek gezilecek yerler belirlendi.Kalınacak otel ayarlandı.Gün gün eylem planı yapıldı.Yol için gerekli hazırlıklar ve valizler hazırlandı.Yola çıkmadan önceki akşam evde hava durumu,yanımıza alınacaklar,gezilecek yerler hakkında  bilgilendirme yapıldı.
Her zamankinden farklı olarak yola sabah erken çıkmadık.Arkadaşların uzun yol tecrübesi olmadığı için biraz daha rahat olması adına öğlen 12 gibi yola çıktık sık molalarla usul usul keyifli bir yolculuk sonunda akşam 7 civarında Kuşadası'na vardık.Kısa bir şehir turundan sonra yürüyerek Güvercin Adasına geldik.Adada bir kale var ama restorasyon olduğu için gezemedik.Adanın etrafında yürüyüyüp güneşin denize batmasını dalgalar eşliğinde izledik.Herkes birbirine denizin  kokusunu,rengini özlediğini beyan ederken adadan dönüş yoluna geçtik.Hemen adanın biraz ilerisinde şu an otel olarak hizmet veren 1618 yılında Sadrazam Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırılan kervansarayı gezdik.
Gün biterken otelimize doğru yola koyulduk.Kuşadası Söke yolu üzerinde golf sahası içerisinde oldukça güzel manzaraya sahip otelimiz personelin ilgisi ve güleryüzü, yemekleri temizliği  ile hepimizden tam puan aldı. Bende rahat bir nefes almış oldum.
Ertesi gün kızlar uyurken karı koca güneşin doğuşunu izleyip kısa bir çevre turu yapıp kahvaltıya geçtik.hemen kahvaltının ardından Efes-Şirince-Meryemana güzergahında gezimiz başladı.Efes'de yaklaşık iki saatlik bir yürüyüş ile açık hava müzesinin tamamını dolaştık İpek ve Mert arada mızmız etsede yinede bizi çok üzmeden gezimizin bu etabını tamamlayıp Şirinceye doğru yola koyulduk.Yaklaşık sekiz km'lik virajlı ve dar ama yemyeşil bir yolun sonunda köye ulaştık.Köy öyle kalabalıkktı ki zaten dar olan köy sokaklarında yürümek bizi biraz bunalttı ama meyveli şarapların tadına bakarken keyfimiz yerine geldi.


18 Nisan 2013 Perşembe

SAİTABAT ŞELALESİ

Bahar geldi dedik ama yüzünü bir gösterdi sonra kayıplara karıştı.Günlerdir donuyoruz.Kızlar iyileşti derken hastalık sırası  bana geldi.Dört gün yatak döşek yatıp anca atlatım.Yattım ama sadece yattım bir tas çorba yapanım yoktu kuru tostla idare ettim a dostlar.
Hastalığıma Sabahattin Ali' nin Kürk Mantolu Madonna romanı eşlik etti.Raif Beyin Maria Puder'e gösterdiği ilgi alaka ve bakımada ayrıca hasta oldum.

Bünye kendini iyi hissedince hafiften de güneş yüzünü göstermişken Kestel üzeri Saitabat Şelalesi ve Köyünü görmeye gittik.Kızlar gelmek istemedi karı koca başbaşa gezdik.Doğa canlanmış erguvan ağaçları çiçeklenmiş ortalık yemyeşil sular çağıl çağıl hayat güzel be ya... 





























28 Mart 2013 Perşembe

YAR BANA BİR EĞLENCE

Günler bir  güneşli bir yağmurlu , biraz sıcak biraz soğuk ama çokça öksürüklü geçmekte. Kızların ikiside koro halinde öksürüyor.İpek  kızım ayakta  ama Nazlı kızım isminin hakkını vererek nazlana nazlana yata kalka öksürmekte.Ballı zencefiller, ayva yaprakları ,ballı siyah turp suları ne duyduysam hepsini denedim ama sonuç aynı öhö öhö öhö...
Aile hekimimz bu aralar salgın olan bu virüsün epey dirençli olduğunu onbeş yirmi gün daha süreceğini söyledi.
Dün akşam Dünya Tiyatrolar Günü münasebetiyle Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğunun sahneye koyduğu  "Karşılaşmalar" adlı oyunu izledik.Özellikle  Türkiyede son on yılda yaşanan toplumsal dönüşümün farklı kesimlerden insanlar üzerinde yarattığı kırılma ve çelişkileri anlatan güncel ve keyifli bir oyundu.




Yapılacak bir tonla işim var ama enerjim yok.Akşamları zorunlu mutfak faaliyetlerinden sonra battaniyeyi alıp yatıyorum.Filmdi kitaptı yatıyorum  yuvarlanıyorum .Dolap içleri çekmeceler almış başını gitmiş ütü sepeti kendi hacminin üç katına çıkmış sadece lazım olanlar aradan çekilip ütüleniyor bildiğin miskinliğin dibine vurmuş haldeyim.Bir yandan da bu böyle gitmez kendine gel diyorum kalk bir işin ucundan tut ama nerde bünyem kontrolden çıkmış durumda beni takmıyor.
Kafamda da bir sürü fikir var ama icraat yok.Neyse az daha yatayımda kalkarım zaar. Hem zaten balkon çiçekleri ekilecek, ev şöyle bir elden geçecek, 23 Nisan için küçük bir gezi planı yapılacak amannın yazarken gaza geldim sanırım haydi değiş tonton... 

8 Mart 2013 Cuma

GÜN BİZİM GÜNEŞ BİZİM

Efendim başkanımız boşa demiyor "Gülümseyin Nilüferdesiniz" diye daha sabahtan binamızdaki tüm bayanların masasında  bu güzel çiçekler vardı.E gelde gülümseme şimdi...


 
  
 

4 Mart 2013 Pazartesi

TUZ_BUZ

Geçip giden güdük şubatın ardından mart ayı güneşli  ama bir o kadar da soğuk geldi.Günler hızlı ama hüzünlü geçiyor gibi zaten şubat ayını oldum olası sevmedim ya bu senede değişen birşey olmadı.
 
Şimdi artık bahar zamanı olsun takvime uzun uzun bakıp yolculuklar planlama vakti olsun...
 

20 Şubat 2013 Çarşamba

İPEKÇE ÖZÜR

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 



18 Şubat 2013 Pazartesi

YAZGÜLÜ HATUN


Babamın yagesi, benim babaannem, yedi çocuk, dört damat üç gelin, onyedi torun, oniki torun çocuğunu arkasında bırakarak bu dünyadan göçtü gitti.

Dedemin ölümünden sonra annemlerdeydi.Zalim alzheimer yaşadıklarını hatıralarını ondan çalmıştı.Arada bir hiç olmadık şeyleri hatırlıyor sonra tekrar herşeyi unutuyordu.Geçen pazar gecesi yatağında annemin elini tutarak hayata gözlerini yummuş.
 Son günlerde nedense "benim bu bahtımı kara yazmışlar" diye maniler söylüyormuşsa da her ikisi de  güzel bir ömür sürdü bu dünyada.

 Şimdi hepimizin çocukluğuna  düğününe bayramına tanıklık eden o şenlikli büyük evin ne tadı ne de tuzu kaldı. Odalarında gezip her bir eşyaya tek tek dokundum.Dedemin kitaplarına,babannemin elbiselerine o çok sevdiği vişne çürüğü yeleğine...

 Hiç sevmezdi siyahı ve griyi bana böyle  karanlık renkleri almayın diye çıkışırdı hepimize.Adı gibi yazgülüydü o renkli süslü mis kokulu.

Her gidenle biraz daha eksilirken , çocukluk anılarımın önüne sanki bir bulut geçti...



10 Şubat 2013 Pazar

BRÜKSEL NOTLARI


Geldik gezimizin son durağına

Her ne kadar Brüksel için turistik bir şehir demesek de şehirde gezebileceğiniz bir çok güzel yer var. İlk olarak şehrin en canlı ve önemli noktası olan Grand Place  Avrupa’nın en güzel meydanlarından biri. Sahip olduğu farklı yapısı ve üzerindeki çok güzel binalar ile meydan Brüksel gezisi boyunca en önemli gezi noktası olma özelliğinde. Meydana  yürüme mesafesinde ise Belçika’nın en önemli simgelerinden olan İşeyen Çocuk Heykeli (Menneken Pis) bulunuyor.
Grand Place’da karşınıza çıkan bir diğer heykel ise Belediye Binasının hemen yan tarafında ayakucunda bir köpekle uyuyan prinç kadın heykeli. Bu heykelin eline dokunan herkes yeniden Brüksel’e gelmeyi garantiliyormuş.

Belediye Binası ile ilgili bir de efsane var ki, söylenceye göre binayı bitirdiğinde bir tarafının diğer tarafına göre daha dar olduğunu farkeden mimar kendini en tepesinden atıp intihar etmiş. Gerçekten de binayı ortadan ikiye ayıran kulenin sağ tarafı ile sol tarafı aynı uzunlukta değil. Ancak bunun nedeni nedir, gerçekten mimar hatası mıdır, adamcağız hakikaten de kederine dayanamayıp intihar etmiş midir bunlar meçhul

Atomium, Brüksel’in bir diğer önemli gezilecek noktası. Burası tıpkı Eyfel Kulesi gibi fuar için yapılıp daha sonra kaldırılmayan yapılardan. 1958 yılında Expo58 fuarı için yapılan Ataomium fuar sonrasında kaldırılmamış. 102 metre yüksekliğindeki Atomium Brüksel’in en önemli turistik noktalarından.
Brüksel’de özellikle yayaların yoğun olduğu Rue Neuve gibi canlı sokak ve caddelerde yürümek bir zevkti çünkü adım başı karşılaştığınız wafflecılardan yayılan vanilya ve çikolata kokusu baş döndürücüydü.Birde Poul'ün frambuazlı macoranları vardıki şiir gibi desem yeridir.

250′den çok bira çeşidiyle Brüksel Avrupa’nın gerçek bira cennetiymiş. Bira söylediğiniz pub ve bistrolarda genelde şarabın yanına yakıştırılan bir de peynir tabağı söylemek yakışır diye not almıştım lakin şanssızlığımız cumartesi akşamı olması ve heryerin tıklım tıklım olması nedeniyle oturacak bir yer bulamamış olmamızdan ötürü tek bir bardak bira içemeden bu şehirden ayrılmış olduk.Ne yazıkki Belediye Binasındaki kadın heykelin eline de dokunamadığımız için birdaha gelme işide yalan oldu ama hadi neyse...




5 Şubat 2013 Salı

BRUGGE




Görülmeye değer bir şehir Brüjj ismini okuduğum gibi yazıyorum çünkü bu daha hoşuma gidiyor.Hansel ve Gratel masalından çıkma çikolata evlerle dolu bir orta çağ kenti… O kadar güzel ki  köşeden dönünce masal kahramanlarından biriyle karşılaşacakmış gibi  insanı masalın içinde tutuyor adeta…

Bir diğer  güzel ayrıntı Minnewater yani Aşk Gölü. Brüjj’ün kuğularını gördük burada. Öykü şöyle: Şehrin ileri gelen yöneticilerinden Pieter Lanchals 1488 yılında suçlu bulunarak idam edilir.  Habsburg ailesinin denetiminde olan bu şehirde olanları duyan Kral Maximilian tüm şehri kuğulara bakmakla cezalandırır. Brüjj halkı bu cezayı harfiyen uymuş zira  kuğular bu gün şehrin semboli haline gelmiş.

Bir diğer sembolde dantel.Hikayeye göre kocalarını ardı arkası kesilmez uzun savaşlara yollayan Brüjj’lü kadınlar akabinde manastırlara kapanır bir yandan eşlerinin sağ salim yurtlarına dönmeleri için dua eder bir yandan dantel örerlermiş. Böylelikle ileride büyük bir endüstriye dönüşecek olan dantel işi ortaya çıkmış. 

Orta Çağ'dan kalma mimarisi II. Dünya Savaşı'nda zarar görmediği için bozulmadan korunmuş, değişik çikolataları, danteli, kanalları,kuğuları ve Belçika birası ile ünlü turistik bir kent Brüjj bence benelüks turunun en güzel şehri. 
Haydi sizi masal diyarına, güzel bir müzikle seyre davet ediyorum tıklayın izleyin:)







31 Ocak 2013 Perşembe

OCAK AYINA NOTLAR


**Küçük kuzu ve babası bir yaş daha aldı.

**Karneler alındı eğitim öğretime ara verildi.

**Herbiri alanında ayrı bir değere sahip olan Hasan Kaçan, Mehmet Ali Birand,İsmet Kür,Ferdi Özbeğen bu dünyadan göçtü... 

**Geçen yıllarımızın kültür ve sanat etkinliklerine olan açlığını Newyork Gypsy All-Stars,Cavit Murtezaoğlu ve Feryal Öney'in Tebriz'den Toros'a,Bursa Devlet tiyatrosunun Sarıkamış  1914 oyunu ve  Baki Duyarlar'ın Kemenjazz dinletisiyle giderdik.
Etkinlikler için Nilüfer Belediyesini ayakta alkışladık.

**Bendenizi üç gün yatak döşek yatıran, artık adı ne gribi ise onuda atlatmış oldum.

**Ayın sevilen kitabı Latife Tekin'in ''Sevgili Arsız Ölüm'' ü.

**Ayın sevilen  iki filminin birincisi   klasik olan ve çok beğenerek izlediğim Anna Karenina.İkincisi de eğlenceli bir film ''Starbuck'' .Vaktiyle bağışladığı spermlerden 533  çocuk doğduğunu  öğrenmiş olan orta yaşlı bir adamın komik  hikayesi.

**Ocak ayıda böylece geçti gitti....






28 Ocak 2013 Pazartesi

KÜÇÜĞÜM



Dokuz yaşınını da doldurdun küçüğüm.Küçüğüm diyorum ama laf aramızda sınıfının en uzun ve en yapılı kızısın.Renkli neşeli bir o kadar da inatçı (babanın bu cümledeki repliğini söyleyimde tam olsun *kime çekmiş*) olduğunu her gece bir bahaneye yatağımıza geldiğini ablanla her ne kadar birbirinizi yeseniz de  birlikte çok eğlendiğinizi de söylemek isterim.

Büyüyünce ne olacaksın sorusuna verdiğin cevap şu an itibariyle moda  tasarımcısı.Zaten evde bulduğun tüm şal ve kumaşlardan çeşit çeşit kıyafet yapıp altına topuklu ayakkabılar giyinmek en sevdiğin oyun.

Bu sene büyümüş olduğunun bir kanıtıda sanırım doğumgünü partisi istememen oldu.Zira diğer yıllarda günler öncesinden başlayan hazırlıklarımız olurdu.Bu gün bir pastayla işlemi  tamamlıyacağız.Yaa işte büyümüşsün sende...

Hani sabahları  sarılıp koklaştığımız zamanlar sana diyorum ya sıcak poğaça gibi kokuyorsun sende *ya anne ya deme öyle canım çekiyor* diye işte ben seni düşündüğümde hep seni canım çekiyor dağılmışsam eğer seni ve ablanı düşündüğümde hızlıca toparlanmışımdır hep.
Bu gün itibariyle sen dokuz yaşındasın,ben kırk...

Doğduğun günden beri huzurlu ve mutlu bir çocuktun tıpkı şimdi olduğun gibi.Ama eğer çevren yada ben sinirli yada mutsuzsa anında sende öyle oluyordun Ben sakinsem sen de sakinleşiyordun.Ben mutluysam sen iki katı mutlu oluyordun.

Sen de anne olduğunda unutma bunu.Ancak sen mutlu olursan mutlu edebilirsin çocuğunu.

O yüzden cesur ol küçüğüm.Sakın korkma hayattan.
 
"Hayat iki seçenek sunuyor sana. Ya payına düşen kederi parlatacaksın ya da ömrünle iyi geçinmeye bakacaksın. Sen ikincisini tercih edersin umarım."

Doğum günün kutlu olsun İpek kızım...
















24 Ocak 2013 Perşembe

DİSNEYLAND


   Çok tereddüt ettik ama hadi buralara kadar gelmişken görmeden dönmeyelim dedik.Aslında kızlarla gelmemiz lazım diye diye gittik gördük hayalmi düşmü dedik yağan karın  gerçekliğinden bile şüphe ettik zaten  gerçek de değilmişya onuda anladık...









10 Ocak 2013 Perşembe

PARİS II

Paris'e devam.

Eşim  çok beğenmedi ama ben beğendim.En çokta  ressamlar tepesi Montmartre'yi.Slaytın fonundaki kızcağızda  bu tepede sokak şarkıcılığı yaparken keşfedilmiş.Hatta kafelerin önünde şarkı söylerken orda oraya ititlip kakılırmış ama şimdi  Fransanın yeni Edith Piaf' ı deniliyormuş.
Birde şu aşıklar köprüsü hikayesi varki anlatmadan geçemiyeceğim.Ben daha gezi için   araştırma yaparken  bu köprüyü ve kilitlerini görmüştüm.Sağolsun eşime birkere söyledim oda hemen bulup almış kiliti ama ne yapacağımı öğrenince pes yani Türkiye'den Paris'e kilit götüren ilk kişi bizizdir herhalde dedi ama şimdi ha deyince yaban ellerde nerden bulacaktım ben kilidi milidi değilmi ama aldık götürdük Louvre Müzesinden taraf girişte soldan 12.bölüme üstüne baş harflerimizi yazarak takıp anahtarıda seine nehrine attık mı attık...






8 Ocak 2013 Salı

POĞAÇA

   

Önce biz gittik görmeye şimdi kendisi geldi bize zira dünden beri her taraf bembeyaz karbeyaz.Uzun zamandır yaşadığımız  şehirde bu kadar kar görmemiştik.

      Akşam aile boyu bahçeye inip kartopu oynadık.Sonra evde Yalan Dünyayı izleyecektik ama maalesef dizimiz yalan oldu akıbeti hakkında da bilgimiz yok.  Bu gün okullar  tatil kızları evde  fosur fosur uyurken bıraktık .Oyy o ipek kızım varya bildiğin fırındaki sıcak poğaça gibi sabahları, öpmeye koklamaya doyamıyoruz.Hani evin küçüğü ya ondan ötürü..
 

Görsel:Google

5 Ocak 2013 Cumartesi

KARBEYAZ





Cumartesi gününün ikinci yarısıda ilki gibi pek şahane geçti. Hava durumu bugün kar yağışı gösteriyordu ama karı bırak pırıl pırıl bir güneş vardı.Bizde kar bize gelmiyorsa biz ona gideriz dedik ama kızlar yine muhalif oldular yorgunlarmış ısrar etmeyip samimiyeti ve güleryüzüyle kısa zamanda kaynaştığım iş arkadaşım ve eşiyle Uludağ'ın yolunu tuttuk.Uzun zamandır görmediğimiz kadar kar gördük çokda iyi geldi içimiz kıpır kıpır yüreğimiz pır pır etrafı izlerken çoçuksu bir sevinç doldu içimiz.Evet evet kar mucizedir...