28 Mayıs 2009 Perşembe

*İLK TATİL*


Yıl 1997 İstanbuldayız.Evleneli 7-8 ay olmuş.Düğündü eşyaydı derken epeyce bir borçlanmışız.İki maaş önden gidiyoruz.Balayıda yapamamışız.Yaz gelip havalar ısınınca hadi bir çılgınlık yapıp tatile gidelim dedik.Küçükkafa da bize dahil oldu.şuydu buydu derken tatil işi bizi iyice sardı.amann bir dahamı gelicez bu dünyaya deyip attık kendimizi yollara.Fethiye olsun dedik.hem ucuzmuş hemde dairede çalıştığım bir arkadaşın ablası orda pansiyon işletiyormuş.Pansiyon işi tamam biletleride küçükkafa ben hallederim dedi..Uyduruk bir firmadan ucuz yollu 3 bilet almış.Ama bize çok kaliteli bir firma çok güvenilir diye hava atıyo.Eşyalarımızı alıp terminale gittik. Firmanın bürosunda bekliyoruz .Saatimiz geldi ama ortada otobüs falan yok.Görevli hatuna sorduk bir terslik mi var acaba hatun bilete baktı ve "ama bizim fethiyeye seferimiz yok" dedi.Tabi biz şok halinde nasıl yani o zaman neden bize bu bileti sattınız diyince "ee şey kem küm çok özür dileriz arkadaş yeni girdi yanlışlık olmuş biz sizi antalya otobüsüne bindirelim ordan fethiye yakın zaten merak etmeyin sizi Fethiye'ye göndeririz".Mecburen tamam dedik.Gecenin bir vakti terminalde başka da şansımız yok zaten.Külüstür bir otobüsle Antalya 'ya geldik.Terminalde indik valizleri aldık ama ortada otobüs firmasının bürosu falan yok.Üçümüzde ilk defa Antalya'yı görüyoruz neyse zaten yakındır bir iki saatte gideriz hem burayıda görmüş olduk diye kendimizi teselli ediyoruz.Tabi bu arada küçükkafaya ikimiz birden demediğimizi bırakmıyoruz .Neyse efendim bizi fethiyeye götürecek bir vasıta bulduk ama aradaki mesafe beş saat kadar sürüyormuş.Tabi bu arada hiç hesapta olmayan bir yol parasıda cabası.Sağ salim kendimizi Fethiye ye attık.İkinci şoku pansiyonu görünce yaşadık tabi pansiyonuda ben ayarladım güya tek kelimeyle rezalet.İğrenç merdivenaltından bozma bir oda içinde lavoba duş falan yok ,kafam tavana değiyor (benim boyum 1.60 ona göre düşün yani) tavan da beton falan değil saçdan yapılmış içerisi cehennem gibi sıcak.Tabi üçümüzde dumura uğradık.Valizleri odaya bırakıp başka bir yer bakalım dedi eşim. Tesadüfen eşimin tanıdığı birine rastladık oda bize bir pansiyon ismi verdi "Gebeş Pansiyon" isminde hayır yok ama bir bakalım dedik.diğerinden kötü olamaz herhalde.Arayıp bulduk pansiyonu ,bahçe içinde temiz sevimli bir yer olduğunu görünce derin bir ohhh çektik hiç unutmuyorum eşim ben elimi atınca böyle olur der gibi bir bakış fırlatmıştı bize.Hemen koşa koşa valizlerimizi aldık Gebeş pansiyona yerleştik.Paramız kısıtlı tabi öyle dışarda falan yemek yeme lüksümüz yok.Baktım teras katında küçük bir mutfak var buzdolabı ocak kap kacak da mevcut bundan iyisi şamda kayısı
çarşıya çıkıp domates biber karpuz peynir alıp attık dolaba .Akşamları kahvaltı gündüz plaja ve gittiğimiz yerlerede hazırladığım sandwiçleri alıyorduk.
Terasımız efil efil esiyor, manzara süper bazen okey oynayıp buz gibi biramızı yudumluyor bazende çekirdeklerimizi çitliyorduk.Bir haftayı böyle geçirdik küçükkafa "allahım ne suç işledimde bunlarla tatile geldim ölüyorum kahvaltı yapmaktan bağırsaklarım düğümlendi ne kadar pintisiniz be" diyip bizi taciz ediyordu.
Çenesinden kurtulalım diye son akşam köfte yapalım dedik.Mangalı yaktık köfteleri hazırladım yarım kilo kıyma almışız.Şansımıza o günde pansiyona dört çocuklu bir aile gelmezmi.Ama çocuklar bildiğiniz gibi değil tamam çocuklar ama bir o kadarda yüzsüzler yanımızdan ayrılmadılar ikişer köfte zor yemiştik.

Şimdi sen bunu niçin yazdın diyorsan eğer şöyleki bizim hayatımızda yaptığımız en güzel tatil buydu.12 senedir anlatıyoruz ve her anını hatırlıyoruz.Bazen gülerek bazen hüzünlenerek . Gülüyoruz çünkü parasızlıktan sadece bir şezlong kiralayıp sırayla güneşlenmelerimize , teras sohbetlerimize,küçükkafanın para gelecek diye gördüğü her bankamatiğin ekranına yapışmalarına,hüzünleniyoruz çünkü şimdi çok daha iyi şartlarda yaptığımız tatillerde aynı tadı bulamıyoruz. Boşa değil gülün kokusu vardı ama olsun biz bu hüzünlerimizide seviyoruz...

25 Mayıs 2009 Pazartesi

*BALKON ZAMANI*


Pazar günü itibariyle balkon sezonumuz açılmıştır.sabah erkenden uyandım çiçeklerimi suladım balkonu yıkadım kahvaltıyı hazırlarken baktım ipekli pıtır pıtır yanıma geldi bu aralar sabah kalktığında gözlerinde çapaklanma oluyor hemen ılık çaylı pamukla gözlerini sildik balkonu görünce çok sevindi.

-Ama anneciğim akşama doğru yağmur yağacak

-Nerden biliyorsun Bünyamin mi söyledi ? (Bünyamin SÜRMELİ İpek'le Süheyla hanımın sıkı takibinde hergün dinlerler bizede bilgi verirler)

-Hayır anneciğim bu sefer kalbim öyle söyledi

-Allahım yerim ben senin kalbini





Uzun uzun kahvaltımızı yaptık.Üstüne bol köpüklü Türk kahvelerimizde karşılıklı hüplettik gazeteydi dergiydi derken tam bir pazar miskinliği yaptıktan sonra.Nazlı kızı dersaneye babasını briç kulubüne yolculadık.İpekliyle bizde ev işlerine giriştik.Derledik topladık sildik süpürdük.Çamaşır asarken İpeklinin kalbinin doğru söylediğini gördük.Yağmur bastırdı çamaşırlar geri toplandı ve ipeklinin hava tahminlerini ciddiye almamız gerektiği anlaşıldı.




22 Mayıs 2009 Cuma

*ORTAYA KARIŞIK*


**İki gündür çamur yağıyor kafamıza daha ileri gidip taşa çevirmese bari.Bu sene balkon sezonunu henüz açamadık yıkıyorum paklıyorum, çiçeklerim tamam gibi ama rüzgardı yağmurdu çamurdu derken birtürlü mutlu sona eremedik.

**Bu haftaiçi akşamları epeyce iş hallettim dolaplar elden geçti kışlıklarla yazlıklar yer değiştirdi.Küçülenler giyilmeyenler ayrıldı.Yazlıklar renk uyumuna dikkat edilerek aynı hizada katlandı ve yerleştirildi.Gidip gelip dolapların yeni haline bakıldı.Biz çocukken annemin üç kapılı bir gardropu vardı ve hepimizin eşyası o dolaba sığardı.şimdi herkesin ayrı ayrı dolabı var ama yine sığamıyoruz.


**Kafamda bir sürü plan var ama planlardan da korkasım var.Arabamıza atlayıp uzun yollara çıkasım var.Yol kenarlarında durup mola veresim var.Hamağa uzanıp saatlerce kitap okuyasım arada uyuyup tekrar kitaba devam edesim var.Güneş batarken sahilde çıplak ayakla yürüyesim var.Sabah sıcak ekmek kokusuyla uyanasım var.Offf varda var işte ...

21 Mayıs 2009 Perşembe

*MAYIS YEDİSİ*


Samsun'dan başlayıp Artvin'e kadar uzanan kıyı şeridinde , halk arasında Mayıs Yedisi olarak bilinen ve her sene 20 Mayıs'ta Kutlanan bir şenlik var.Dün sabahdan itibaren sahil tıklım tıklım dolmuştu.Tam bir panayır yeri gibi.


Yaşlılar gençler kadınlar çoluk çocuk kimi ararsan var yani.Bir tarafta satıcılar bir tarafta gözleme yapanlar pamuk helvacılar,kuruyemişçiler,dondurmacılar yok yok yani.İlçelerde, köylerde yaşayıp belki yılda bir kere şehire gelen,parasını bugün için biriktiren ve ihtiyaçlarını almaya çalışan kadınlar,kalabalıktan istifade özgürce eğlenen gençler,deniz suyunu ağrıyan dizlerine süren yaşlı teyzeler , gelemeyen arkadaşlarına pet şişede deniz suyu dolduranlar...



Akşam yemekten sonra kızları alıp bizde katıldık şenliğe.Hava kapalı ama sıcakdı.önce kolbastı ekipleriye coştuk sonra VOLKAN KONAK'la gönül telimizi titrettik.Üstüne birde muhteşem havai fişek gösterisi eee daha ne olsun değilmi.(İpek böceği mest oldu bu arada, bayılıyor havai fişeklere.Babasıda senin için attırdım bunları dedikçe tel tel oldu)





NOT:Bu sabah işe gelirken sahil tertemizdi sanki dün şenlik orda olmamış gibi bir tane çöp yoktu yerlerde.Belediye görevlileri sabaha kadar çalışıp heryeri çiçek gibi yapmışlar.Güleryüzlü başkanımızı ve çalışma ekibini bir kez daha takdir ettik.

17 Mayıs 2009 Pazar

*İLK BAKIŞ*




Tam tamına 16 yıl olmuş.İlk iş günüm ve daha da önemlisi sevgili eşimle tanışma günümüz 17 Mayıs 1993 .Sanki dün gibi aklımda.Heyecanların birbirine karıştığı o ilk günler .Bir taraftan kendi ayakları üzerinde durabilmenin fırsatını yakalayarak kendimi ispat etme telaşı, diğer taraftan gördüğüm ilk andan itibaren yüreğimi titreten,bir ömür yolculuğumun yoldaşı.Acı tatlı kavşaklarımın sırdaşı, yaaa aşkım 16 yıl olmuş gördünmü bak.

15 Mayıs 2009 Cuma

*KEKLİK*






Epey zamandır evde hamurişi ambargosu vardı.Çok yapmak istemiyorum çünkü kızlar olayı abartıp yemek falan yemeyip direk keke böreğe saldırıyorlar.Hal böyle olunca bende ara sıra yapıyorum.Akşam baktım İpek böceği arkamdan dolanıyor
İpek : Annecim çok yorgun değilsen birlikte kek yapalım mı?
Nazlı:Evet anne lütfen ama sade olsun
Annesi:Yemek sofrasını bir toplayalım ondan sonra yaparız.Ama sadece bir dilim ona göre
Kızlar: oleyyyyyy
İpekliyle birlikte göz kararı kattık karıştırdık attık fırına.Mis gibi kokusu eve yayıldı.Sütlerinin yanına birer dilim kesip verdim.Bizde çayımızın yanına birer dilim aldık.Kızlar sözünü tuttu ama sevgili eşim 3 dilimi götürdü.Neyseki fark etmediler babalarının ne kadar yediğini.Kızların Gofret dedesi canım babamda çok sever keki.Bekarken onada çok yapardım akşam olunca "Eyoşum keklik yokmu? " derdi .Çok gülerdim bu cümlesine şimdi ne zaman kek lafını duysam hep keklik diyesim gelir.

11 Mayıs 2009 Pazartesi

*HAFTANIN ÖZETİ*

Nerdeyse bir hafta olmuş birşey yazmayalı günlük yazacaktım güya ama haftalık oldu baksana.Yazacak birşey olmadığından değilde zamansızlıktan oldu birazda ama meraklanmayın bir çırpıda özetliycem neler olduğunu.Öncelikle bizim kızların teyzesi ipek böcüğünün söylemiyle süleyla teyze kızının yanına Antalya'ya gitti tabi bu durumda bende 5 gün izin almak durumunda kaldım.İyide oldu hem dinlendim hemde kızlarla güzel vakit geçirdik.İpekli sen istersen gitme okula birlikte evde kalalım dediysemde "ama annecim provam var gitmek zorundayım hem nasıl olsa öğleden sonra birlikteyiz" diyerek teklifimi geri çevirdi.Hergün aynı saatte kalkıp kahvaltılarını hazırladım.Onları yolculadıktan sonra battaniyemi alıp üçlü koltuğa serildim.Bir elimde kumanda bir elimde çayım televizyon karşısında 10 a kadar keyif yaptım.Sonra kalkıp şöyle bir evi toparladıktan sonra doğruca mutfağa girdim.12 itibariyle yemeklerim hazırdı.Sevgili eşim hergün olmasada öğlen yemeğine eve geldi.Babası evden çıkarken İpek eve geliyordu.Sarılmaca öpüşmece koklaşmaca derken Nazlı kuş da aramıza katılıyordu böylece üçümüz bizim yatak odasında yattık yuvarlandık yedik içtik .Off ya ben evde olmayı çok seviyorum biran önce emekli olabilsem keşke.
Haftasonu da çok hareketli geçti.Pazar günü İpeklinin anneler günü için gösterisi vardı.Eksikler için cumartesi günü çarşı pazar dolaştık.Canım benim nasıl heyecanlandıysa bütün gece anne sabah oldumu diye sordu.Sabah kuaföre gidildi, saçları maşalandı.Allahım bir süzülüyor anlatamam.Dudağına parlatıcı sürdük bozulmasın diye konuşmuyor bile.Çok güzel bir gösteri yaptılar.Kimi zaman hüzünlendik kimi zaman gülümsedik.Bir haftayıda böylelikle tamamlamış olduk...

5 Mayıs 2009 Salı

*İPEKÇE*



-İpekliiii bu ne kuzucuk?

-Annecim bunlar benim paralarım.

-Neden suya koydun ?

-Besliycem onları annecim.Hergün suyunu değiştircem.Çünkü onlar büyüycek yaa....

-!!!!!)):