21 Kasım 2009 Cumartesi

******

Yazdan kalma bir kasım günü,Şarköy,zeytin ağaçları,uçmakdere, her gördüğü çeşmede elini yüzünü yıkayan ipektoş,











emeklilik hayalleri,sonbahar renkleri,ekmek arası köfte,uçurumlar....

























































17 Kasım 2009 Salı

13 YIL MI? !!!

Bu gün bizim evlilik yıldönümümüz.



Ayrı şehirlerde Aynı yürek çarpıntısı



Söylemek isteyipte dile getirilemeyenler



Ve birgün çalan telefonla yeşeren umutlar

Yol aldı sevdamızda



Bir iken iki olduk



İki iken dört olduk



Nede güzel olduk



İyikide evlendik



((NOT:Yıldönümlerini hatırlamakta sabıkalı olan eşim bu gün hasta.Muhtemelen aynı son yine beni beklemekte.))




DÜZELTME:Ben bu sefer gerçekten yanıldım.Saat 14.20 İşyerindeyim ve masamın üstünde bir kucak kırmızı gül.

11 Kasım 2009 Çarşamba

GÖZÜMÜN AĞRISI-2

Nazlı 20 günlük oldu ve biz üç kişilik aile olarak Ordu'ya gittik Ben anneliğe hazırdım ama eşim için biraz erkendi.Babalıkla birlikte korkuları ,stresi,gelecek kaygısı dahada artmış görünüyordu.Üstüne birde hiç bilmediğimiz bir coğrafyada yapayalnız kalmakda eklenince varın hesap edin bizdeki psikolojiyi.


Bir tarftan bebek bakımıyla ilgilenirken diğer taraftan evi yerleştiriyordum.Yere kadar camları olan sobalı bir ev tutmuş eşim.Ekonomik davranmak zorundayız lakin bir müddet sonra ücretsiz izne ayrılmam gerekiyor.Tanıdığımız kapımızı çalacak hiç kimse yok.Zilimizi sadece tüpçü ve sucu çalıyor.Nazlıyı her öğlen banyo yapıtırıyorum ilk zamanlar yalnız zorlandığım için babası öğlenleri koşarak geliyor o su döküyor bende yıkıyordum.Öyle böyle zaman akıp gitti.Havalar soğumaya başladı.Sobamız yok Odun kömür yok almakda istemiyoruz çünkü lojman heran boşalabilir.Ama baktık olacak gibi değil küçük bir elektrikli ısıtıcı aldık.Küçük odada idare ettik.Ocak ayı sonuna doğru lojman boşaldı sevinçten havalara uçuyoruz.Hem kaloriferli hemde daha ekonomik olacak bizim için.Boya badana ufak çaplı bir bakım ve temizlikle oturulabilir hale getirdik.

Arabamız olmadığı için en büyük korkumuz Nazlının gece ateşlenmesiydi.Tabii insan acemi olunca en ufak şeyde koşarak doktora gidiyor şimdi olsa üstünü çıkar baktın olmadı ılık bir duş ardından ateşdürücüyü ver işlem tamam.Ama nerdeee , o zamanlar el ayak birbirine girer gerim gerim gerinirsin birde yanında "neyi var bu çoçuğun,niye ateşlendi"diyen bir eş gerisini anlatmaya gerek yok zaten.Böyle böyle öğrendik anne baba olmayı.Kimi zaman yangın yeri oldu yüreğimiz kimi zaman çiçek bahçesi.Hayat herşeyi öğretti bir bir. Şimdi koca kız oldu ama gözümün ağrısı hiç geçmedi...

10 Kasım 2009 Salı

GÖZÜMÜN AĞRISI

Yıl 1998 aylardan Ağustos İsanbuldayım son yılların en sıcak yazı öyleki resmi daireler bile bir kaç gün tatil edildi. Nazlıya hamileyim.Evliliğimizin ikinci yılı bitmek üzere.Eşim yanımda değil kura çekti ve göreve başladı.Eşyalarımızda gitti ben annemlerde kalıyorum.Birkaç gün önce eşim İstanbula geldi.Hastaneden doğum için gün aldık.30Ağustos olsun dedik.Herşey ayarlandı odam doktorum v.s. herşey tamam eşim geri döndü 29 Ağustosta gelecek ve sabah doğuma gireceğim.Tabii senmisin plan program yapan biz her ne kadar Naz'lı dediysekde o hiiç nazlanmadan ama kendi istediği zamanda 26 Ağustosu 27'ye bağlayan gece yarısı gelmeyi seçti.Annem babam kardeşim abim halalarım cümbür cemaat hastaneye koştuk.Ben heyecanlıyım ama beraberimde de şaşkınlar ordusu mevcut."Ya ama nasıl olur biz 30 Ağustosa gün almıştık hem eşimde yanımda değil haberi bile yok"falan filan ıvır zıvır saçmalıyorum tabi ,sanki doktorlar ne yapacaksa bana doğuruyorum işte ötesi yok yani.Tabi bunları söylerken de için için ağlıyorum.Hayalimdeki sahne bu değildi çünkü.Ağlıya ağlıya ameliyathaneden içeri girdim.Ve film orda koptu kendime gildiğimde yine ağlıyordum.Hayatım boyunca en çok ağladığım zamandır.Etrafım insan doluydu ama eşim yoktu,yanımda olmasını geçtim bebeğimizin olduğundan bile haberi yoktu.Eve daha telefon bağlanmamış sadece işyerinden görüşebiliyorduk.Sabah işe gelince haber verebildik.Tabi yol uzun maddi olanaklar sınırlı öyle uçak muçak hak getire,tek otobüs var onda da bilet varsa şansına.Yalvar yakar biraz muavin koltuğunda biraz koridorda yolculuk yaparak gelmiş zavallım.Yani kısaca Nazlıyı en son babası gördü.Hamileliğimi yalnız geçirdiğim gibi doğumuda eşim olmadan yaptım.Ağladım ağladım ağladım...Nazlının o akça pakça yüzünü, zeytin gözlerini görünce dahada çok ağladım.İlk göz ağrım oldu o benim, ama gerçekten gözümün ağrısı...

(Devam Edecek)

7 Kasım 2009 Cumartesi

KAÇAMAK



Son-bahar günlerinde güneşli bir cumartesi sabahı sevgili ile gazeller arasında yürüyüş ardından sahilde kahvaltı.Bunlarda mutluluğun resimleri...





















4 Kasım 2009 Çarşamba

SON SARDUNYALAR

















Taşınırken bırakmaya kıyamadım onları.Uzun yola ve sıcağa dayanamamışlardı.Yinede bir umut atmadım üstlerini kestim kökleri kalmıştı.balkona koyup suladım bir kaç zaman sonra baktım yeşillenmişler soğuk hava rüzgar ve yağmura inat şimdide çiçeklendiler.Ne kadar süreceği bilinmez ama olsun soğuk günlerde içimizi ısıttı...



3 Kasım 2009 Salı

KARARTMA GÜNLERİ





Hava buz gibi, titretiyor.Kış günleri başladı.

Battaniyenin altında günlerce yatasım var.Bir elimde kumanda olsun bir elimde kitap.Yanımdaki sehpada çayım,çorbam meyvem olsun.Evim tertemiz, ütü sepetim boş, ocağımda üç çeşit yemeğim , fanusumda kek,kurabiye eksik olmasın.



E dahada ne olsun değilmi?



(Ev ahalisi: Blog sahibi kendine gelsin)