30 Nisan 2013 Salı

BİZİM ÜLKEMİZ CENNET (II)

Damağımızda meyveli şarap tadı gözümüzde yeşilin binbir tonu erguvanın pembesi,kulağımızda kuş cıvıltısıyla köyü dolaştık.
St.John Kilisesinde yurdum insanının isimlerini, aşklarını ,tutuğu takımı ölümsüzleştirme merakını bir kez daha görme şerefine nail olup güzel manzaralı bahçesinde kısa bir mola verdik.
Köyün taş konakları restore edilerek butik otellere dönüştürülmüş.Bunlardan en çok Güllü Konağı beğendik.Bahçesinde soluklanıp güzel çaylarından içtikten sonra Köyün hemen çıkışında dar ve toprak bir yoldan Nesin Matematik Köyüne geçtik.Burası iki haftalık devreler halinde öğrencilere ders veren aynı zamanda her türlü temizlik yemek ve bulaşık işlerini de bizim atarlı ergenlere yaptıran,televizyon cep telefonu dahil iletişim araçları kabul etmeyen bir eğitim köyü.Kayıtlar Şubat ayında bittiğinden bu yıl için şansımızı kaybettik ama gelecek yıl bizim ergeni ikna edersek kendisi  burada olacak.
Şirince rotasını böylelikle tamamlayarak yönümüzü son durağımız olan Bülbül Dağı üzerindeki Meryemana Evine doğru çevirmiş olduk.Burayı da gezip kendi lisanımızca duamızı edip dilek mumlarımızı yaktıktan sonra günün programını noktalamış olduk.

Günün programı biraz yorucuydu ama yapılacak birşey yok az zamanda çok yer görmek istiyorsan katlancan napacan:)

Geldik  gezimizin sonuna  rotamız Dilek Yarımadası Milli Parkı-Zeus Mağarası-Priene Antik Kenti-Doğanbey Köyü-Karina Gölü

Davutlar Güzelçamlı üzerinden Milli Parka giriş yaptık.Önce koyları gezdik belli bir noktadan sonra askeri bölge olduğu için geri dönüyorsunuz dönüşte parkın girişinde bulunan Zeus Mağarasını gezip bu etabı tamamladık.Daha sonra geçen yıl aynı tarihlerde birlikte Kaz Dağları gezisi yaptığımız dostları Söke yolunda grubumuza dahil ederek biraz daha çoğaldık.Seneye de aynı tarihlerde birlikte olmanın şart olmasından dem vurup kah geçen yıldan kah bu zamandan sohbetle Antik Yunan şehri Priene'ye vardık.Burada yaklaşık bir saatlik bir zaman geçirdikten sonra yine eski bir Rum Köyü olan Doğanbey Köyüne vardık.Buranan Şirince'den daha güzel olduğu konusunda hepimiz hemfikir olduk.Huzur ve sakinlik arıyorsanız işte burası diyorum.
Köyün hemen girişinde Büyük Menderes Deltası ve Milli Park hakkında merak ettiğiniz her detayı öğrenebileceğiniz bir tanıtım merkezi bulunmakta.
Geldik ilkyaz gezimizin son durağı Karina Gölüne .Bu göl dünyanın en güzel lagün göllerinden biriymiş.Büyük Menderes'in denizle buluştuğu geniş ağızda yarı tatlı yarı tuzlu suyu ile  Tepeli Pelikanların kuluçka alanı olan bu gölün eşsiz manzarasıyla ruhumuzu dinlendirip günü noktaladık.
Zaman ne gösterir bilinmez ama biz yine para yerine anı biriktirmeyi tercih ettik...





29 Nisan 2013 Pazartesi

BİZİM ÜLKEMİZ CENNET(I)

Bu yılın 23 Nisanını Kuşadası-Şirince- Efes-Dilek Yarımadası Milli Parkı gezisiyle taçlandırdık.
Kışın yorgunluğunu kısa ama dolu dolu geçirilen dört günle atıp tükenen enerjimizi geri kazanıp işimize gücümüze geri döndük.Doğa baharın binbir rengine boyanmışken erdiğimiz bahara nefes aldığımız güne şükürler ettik.
Eşimin üniversiteden ev arkadaşıyla eşi ve oğluda bize eşlik etmek isteyince gezimizi iki aile olarak planladım. Gezinin tüm organizasyonu a' dan z' ye bendenize aitti.Kolay değil tam bir haftadan fazla bu iş üstünde çalıştım.

Kızların okul ve ders işleri ayarlandı.İzinler alındı.Ardından gidilecek gezilecek yerler belirlendi.Kalınacak otel ayarlandı.Gün gün eylem planı yapıldı.Yol için gerekli hazırlıklar ve valizler hazırlandı.Yola çıkmadan önceki akşam evde hava durumu,yanımıza alınacaklar,gezilecek yerler hakkında  bilgilendirme yapıldı.
Her zamankinden farklı olarak yola sabah erken çıkmadık.Arkadaşların uzun yol tecrübesi olmadığı için biraz daha rahat olması adına öğlen 12 gibi yola çıktık sık molalarla usul usul keyifli bir yolculuk sonunda akşam 7 civarında Kuşadası'na vardık.Kısa bir şehir turundan sonra yürüyerek Güvercin Adasına geldik.Adada bir kale var ama restorasyon olduğu için gezemedik.Adanın etrafında yürüyüyüp güneşin denize batmasını dalgalar eşliğinde izledik.Herkes birbirine denizin  kokusunu,rengini özlediğini beyan ederken adadan dönüş yoluna geçtik.Hemen adanın biraz ilerisinde şu an otel olarak hizmet veren 1618 yılında Sadrazam Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırılan kervansarayı gezdik.
Gün biterken otelimize doğru yola koyulduk.Kuşadası Söke yolu üzerinde golf sahası içerisinde oldukça güzel manzaraya sahip otelimiz personelin ilgisi ve güleryüzü, yemekleri temizliği  ile hepimizden tam puan aldı. Bende rahat bir nefes almış oldum.
Ertesi gün kızlar uyurken karı koca güneşin doğuşunu izleyip kısa bir çevre turu yapıp kahvaltıya geçtik.hemen kahvaltının ardından Efes-Şirince-Meryemana güzergahında gezimiz başladı.Efes'de yaklaşık iki saatlik bir yürüyüş ile açık hava müzesinin tamamını dolaştık İpek ve Mert arada mızmız etsede yinede bizi çok üzmeden gezimizin bu etabını tamamlayıp Şirinceye doğru yola koyulduk.Yaklaşık sekiz km'lik virajlı ve dar ama yemyeşil bir yolun sonunda köye ulaştık.Köy öyle kalabalıkktı ki zaten dar olan köy sokaklarında yürümek bizi biraz bunalttı ama meyveli şarapların tadına bakarken keyfimiz yerine geldi.


18 Nisan 2013 Perşembe

SAİTABAT ŞELALESİ

Bahar geldi dedik ama yüzünü bir gösterdi sonra kayıplara karıştı.Günlerdir donuyoruz.Kızlar iyileşti derken hastalık sırası  bana geldi.Dört gün yatak döşek yatıp anca atlatım.Yattım ama sadece yattım bir tas çorba yapanım yoktu kuru tostla idare ettim a dostlar.
Hastalığıma Sabahattin Ali' nin Kürk Mantolu Madonna romanı eşlik etti.Raif Beyin Maria Puder'e gösterdiği ilgi alaka ve bakımada ayrıca hasta oldum.

Bünye kendini iyi hissedince hafiften de güneş yüzünü göstermişken Kestel üzeri Saitabat Şelalesi ve Köyünü görmeye gittik.Kızlar gelmek istemedi karı koca başbaşa gezdik.Doğa canlanmış erguvan ağaçları çiçeklenmiş ortalık yemyeşil sular çağıl çağıl hayat güzel be ya...