Günler bir güneşli bir yağmurlu , biraz sıcak biraz soğuk ama çokça öksürüklü geçmekte. Kızların ikiside koro halinde öksürüyor.İpek kızım ayakta ama Nazlı kızım isminin hakkını vererek nazlana nazlana yata kalka öksürmekte.Ballı zencefiller, ayva yaprakları ,ballı siyah turp suları ne duyduysam hepsini denedim ama sonuç aynı öhö öhö öhö...
Aile hekimimz bu aralar salgın olan bu virüsün epey dirençli olduğunu onbeş yirmi gün daha süreceğini söyledi.
Dün akşam Dünya Tiyatrolar Günü münasebetiyle Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğunun sahneye koyduğu "Karşılaşmalar" adlı oyunu izledik.Özellikle Türkiyede son on yılda yaşanan toplumsal dönüşümün farklı kesimlerden insanlar üzerinde yarattığı kırılma ve çelişkileri anlatan güncel ve keyifli bir oyundu.
Yapılacak bir tonla işim var ama enerjim yok.Akşamları zorunlu mutfak faaliyetlerinden sonra battaniyeyi alıp yatıyorum.Filmdi kitaptı yatıyorum yuvarlanıyorum .Dolap içleri çekmeceler almış başını gitmiş ütü sepeti kendi hacminin üç katına çıkmış sadece lazım olanlar aradan çekilip ütüleniyor bildiğin miskinliğin dibine vurmuş haldeyim.Bir yandan da bu böyle gitmez kendine gel diyorum kalk bir işin ucundan tut ama nerde bünyem kontrolden çıkmış durumda beni takmıyor.
Kafamda da bir sürü fikir var ama icraat yok.Neyse az daha yatayımda kalkarım zaar. Hem zaten balkon çiçekleri ekilecek, ev şöyle bir elden geçecek, 23 Nisan için küçük bir gezi planı yapılacak amannın yazarken gaza geldim sanırım haydi değiş tonton...